Rekabetin her zaman geliştirdiğini biliyoruz ama elma ile elmayı karşılaştırmalıyız. Discount (indirim) mağazaları hayatımıza gireli yaklaşık 30 yıl oldu. Son 10 yılda ise çok hızlı bir şekilde tüm vilayetlere, ilçelere, kasabalara hatta bazı büyük köylere kadar yayıldılar. Yine son üç yılda yıllık ortalama 800 – 1000 mağaza açma kabiliyetine sahipler. Gıpta edilecek satınalma stratejileri ve mükemmel işleyen lojistik ağları var. Ortalama 300 M2 olan mağazalarda çalışan sayısı 3 – 5 kişi, ürün çeşitliliği 650-700 kalem civarında ve bu ürünlerin %70-80’i private label ürünler…
Discount mağazaların yaygın bir şekilde çalışmaya başlamasıyla özellikle yerel marketler çok rahatsız oldu. Oysa iki farklı market yapısı karmaşık bir rekabete koyuldu.
Yerel marketler 300 M2 ile 1500 M2 satış alanlarında 10 – 25 personel ile çalışan, yaklaşık 6000 – 10000 arası ürün çeşitliliği bulunduran ve bu ürünlerin %80’nini marka satan, açık kuruyemiş, unlu mamüller, manav, kasap – şarküteri gibi hizmete dayalı reyonları bulunan bir yapıya sahip…
Hal böyle iken aradaki farkı görüp strateji geliştiremeyen yerel marketler discount mağazalardaki sütün fiyatına takmış durumdalar. Yat aşağı süt, kalk yukarı süt… Düşünce ve değerlendirmenin tamamı fiyat rekabeti üzerine.
Müşteriye sunabileceği farkındalıkların farkında olmayan yerel mağazalar, bu hengâmede çok hızlı kan kaybediyor.
Müşterileri dinleyerek istek ve taleplerini anlamak varsa şikayetlerini ciddiye alarak çözmek, tezgah ve reyonlarda talep gören çeşitler ile sadeleşmeye gitmek, personelleri eğitmek, sağlığa uygunluk – temizlik konusunda titiz olmak, mağaza ambiyansına özen vermek ve mağazalardaki tüm karmaşayı ortadan kaldırmak yerine 1 LT UHT sütün fiyatına takılan yerel mağazacılar neler kaçırdıklarının henüz farkında değil…
Yaptıkları işin sonuçlarını raporlayamayan, kar’da mı? yoksa zararda mı? Olduğundan habersiz perakendeciler mevcut sistem alt yapılarının bile ancak %25’ini kullanabilen yapılarını değiştirip önce kendilerini daha sonra liyakatli çalışanlarla ekiplerini değiştirmediği müddetçe yerinde saymaya ve gerilemeye devam edecek gibi gözüküyor.
Dijital çağdayız ve bu çağa sistemsel, zihinsel ve yeniliklerle adapte olmak zorundayız. Aksi halde bilmeliyiz ki tüketiciler ve satıcılar için bir çağ kapanıyor ve yepyeni bir çağ açılıyor.
“Bize gelene kadar” gibi dar düşünmek fırsatları kaçırmak anlamına geliyor artık… Çünkü değişimler çok hızlı yaşanıyor ve geçmişte kalanı hükümsüz kılıyor.
Şimdi karar verin ve kulvarınızda ilerleyin; DİSCOUNT musunuz? HARD DİSCOUNT mu? SOFT DİSCOUNT mu? yoksa SÜPERMARKET mi?
Murat AKSU
Dinamik Marketing
Eğitim & Danışmanlık