Çalışanlarda şirkete bağlılık problemi, geçmişten günümüze sürekli tartışılan ve bir türlü gereken bağlılığın sağlanamadığı bir sorundur. Öncelikle konuyu işverenler açısından bakarak ele almaya çalışalım.
“Ne iş olsa yaparım diyen insan işe alınınca önce işi sonra bizi beğenmiyor ve çalışmıyor ve kısa sürede işten ayrılıyor. Maaşını veriyoruz, yemeğini veriyoruz, servisle taşıyoruz, yol ücretini veriyoruz, ağır bir iş yaptırmıyoruz” diyerek derdini anlatmaya başlıyor işverenler. Ardından hali hazırda çalışanlardan başlıyor yakınmaya. “Verimli çalışmıyorlar, söylemeden iş yapmıyorlar, bol bol masraf var üretim yok, çay gelsin kahve gitsin, dedikodu yapıyorlar, kimse birbirine iş öğretmiyor, kıymet bilmiyorlar, birine sesini yükseltsen işi bırakıp gidiyor, ürüne zarar veriyorlar, akan kokan umurlarında değil, işin sonunda nasıl olsa yırtılan patronun yakası” diyerek devam ediyorlar söze.
Şimdi de çalışanlar tarafından konuyu ele alalım.
“Bana söylenen iş dışında her işi yaptırıyorlar, maaşımı gününde alamıyorum. Sigortam yapılmadı. Çalışma saatlerimiz çok yüksek, mesailer ödenmiyor, yıllık izin hakkımı kullandırmıyorlar. Yemekler buz gibi tatsız tuzsuz, servis yarı yolda bırakıyor, kimse bize yol göstermiyor, dinlenme vakti gözümüze düşman gibi bakıyorlar. İşinizi ekmeğinizi ben veriyorum imalı ve kibirli bakışların esiri durumunda kalıyoruz vb.”
Problem arz eden yakınmaların ekseriyeti birçok işletme de bu yazdıklarımıza benzer şekildedir. Her iki taraf için de pirincin taşını ayıklamak iyice zorlaşmaktadır.
Sevgili işverenler! Başkalarını yönetmeyi seven, emirler yağdıran, egosunu tatmin eden kişi değil, işlerine devam edebilmeleri için ekibine bilgi, beceri, deneyim ve insanlık taşıyan işverenler olmalısınız. İşin özü esasında “kıymet verdikçe kıymetli olursunuz” diyerek başlayalım söze. İş dünyasında yaşadığımız tecrübelerden hareketle derde deva niteliğindeki hasletleri maddeler halinde sıralamaya çalışalım:
- Her çalışanı öncelikle işinize ortakmış gibi görüp davranmamız gerekmektedir.
- İşe alım sürecinde verdiğiniz sözleri kesinlikle yerine getirmelisiniz.
- Eğer bir işletme sisteminiz yok ya da oluşturamıyorsanız, çalışanların kendi sistemlerini oluşturacaklarını unutmamalısınız. Aksi takdirde onlar sizin elinize bakacakken siz onların eline bakmaya başlarsınız. Kimse üzerinde yaptırım gücünüz kalmaz.
- İşe yeni başlayan personeller için bir oryantasyon (uyum-alıştırma) süreciniz olmalı ki iş yerinize ve işlerine alışmış olsunlar.
- İşini iyi yapanla yapmayanı aynı kefeye koymamalı, iyi gözlem yapmalı ve adaletle hükmetmelisiniz.
- İşverenler ve yöneticiler olarak personellerinizle göz teması kurmalı, selamlaşmalı (günaydın-merhaba-kolay gelsin-hayırlı işler gibi), hâl hatır sormalı, moralleri bozuk ve sorunlu görünüyorlarsa (çözemezseniz bile) sıkıntılarını dinlemeli, onlara samimiyetle değer verdiğinizi hissettirmelisiniz.
- Siz yokken işletmenizi ve servetinizi yönetenin onlar olduğunu asla unutmamalısınız.
- Onlarla birlikte yemek yemeli, arada toplantılar yaparak zihinlerindeki parlak fikirlerden istifade etmelisiniz. Çalışanlarınızın fikirlerinin bir hazine olduğunu unutmamalısınız.
- Teşekkür etmeli ve elinize sağlık demesini bilmelisiniz. Hata yaptıklarında herkesin önünde değil odanıza çağırıp uyarmalısınız.
- Rızık verenin siz olmadığını sizin sadece aracı olduğunuzu unutmayınız. Çalışanlarınız size Allah’ın emanetidir. Gösterişten, kibirden, insanları hor-hakir gören tavırlarınızdan kurtulmalısınız.
- Çalışanların hak ettiği maaşı vermeli, sigortalarını eksiksiz ve zamanında yapmalı ve eğer yaptırıyorsanız fazla mesailerini ödemelisiniz.
- Çalışanların istediği takdirde en şiddetli ve yıkıcı intikam alabileceklerini bilmelisiniz.
İşverenlerimize tavsiyeler bağlamında yazdığımız bu maddelere elbette daha birçok madde ekleyebiliriz. Kendi ekmek kapılarında helal kazanç bilinciyle ve bir emanetçi sorumluluğu ile çalışması gereken çalışanlara da bazı hususları hatırlatmamız şüphesiz elzemdir.
Değerli çalışanlar!
- Öncelikle bir işiniz olduğu için şükretmelisiniz.
- Size verilen işleri en hızlı ve en doğru şekilde yerine getirmelisiniz.
- Sorumluluk alanınızda gördüğünüz aksaklıkları size söylenmesine gerek duyulmadan düzeltmelisiniz. Zira siz oradayken yapmanız gereken işi size söylenmesini beklemek hakkınızda olumsuz düşüncelere sebep olabilir.
- Kimseyi sevmek zorunda değilsiniz, ancak iş yerinde tüm çalışanlarla uyumlu çalışmalısınız. Aldığınız ücret sizin ortaya koyacağınız verimlilik içindir.
- İş dışında yaşadığınız sorunları işinize, iş yerindeki sorunlarınızı da dışarıya yansıtmamalısınız.
- Yaptığınız işi en iyi şekilde yapmaya çalışmalı ve birlikte çalıştığınız arkadaşlarınıza bildiklerinizi aktarmalısınız. Bu davranışınız sizi diğerlerinden bir adım öne geçirir.
- İş yerinizin çıkarlarını korumalı, kayıplarına engel olmalısınız.
- Yöneticilerinize saygı duymalı, onları can kulağı ile dinlemeli ve taleplerini yerine zamanında getirmelisiniz.
- İşverenlerinizi yeterli görmüyor olabilirsiniz, ancak biliniz ki onlar cesaretli davranıp risk aldılar ve sizlere çalışacak alanlar meydana getirdiler ve halen risk almaya devam ediyorlar.
- Sürekli iş değiştirmek ve CV’nizin kabarık olması her zaman avantaj sağlamayacaktır. Kısa sürede çok iş değişikliği sizin hakkınızda olumsuz düşüncelere sebep olur ve kendi geleceğinizi sınırlandırmış olursunuz.
- Mücadeleci olun, sabretmeyi bilin ve yaptığınız işte uzmanlaşmaya çalışın.
- İşinizde verimliliği arttıracak ya da işi kolaylaştıracak bir fikriniz olduğunda yöneticilerinize söylemekten çekinmeyin.
Muhakkak ki çalışan personel hakkında daha birçok madde yazılabilir. Sektörlerin farklılıklarına göre ihtiyaç duyulan yaklaşımlar değişebilir.
İşverenler açısından, sadece iş vermek ve çalışma imkânı sunmak ne işiniz için nede çalışan için yeterli değildir. Çalışanlarınızın yüreklerine dokunmadan bağlılık ve aidiyet sağlayamazsınız. İnsanları adam yerine koyup değer verdikçe değerlenirsiniz. Yanlışları mazur gördüğünüzde, suistimalleri örttüğünüzde veya insanları eylemlerinden sorumlu tutmadığınızda, duyarsızlaşan bir norm yaratmada suç ortağı oluyorsunuz. Şunu unutmamalısınız. Çalışmayan personel yoktur, çalıştırılamayan personel vardır.
Çalışanlar açısından, işlerini iyi yapmaları yeni bilgiler öğrenmeleri çok değerlidir. Vasat iyiden, aktif iyiye geçiş yapmalı ve verimlilik esasına göre işletmenize faydalı olmalısınız. İşletmenizi kendi eviniz ve işiniz gibi görmediğiniz müddetçe sürekli gözünüz dışarda olacaktır. Bu bakış açınızı değiştirmediğiniz sürece nereye giderseniz gidin, hangi sektörde çalışırsanız çalışın aynı kısır döngüyü hep yaşarsınız.
Unutmayalım, vasatlığın asla prim yapmayacağı bir döneme geçiş yapıyoruz. Dijital dünya yeni dönemde birçok mesleği ortadan kaldıracaktır. Zamanında değişim ve dönüşüm yapılmazsa belki birçok işletme kapanabilir. İşveren ya da çalışanlar olarak öngörülü olmalı ve sürekli kendimizi geliştirmeliyiz.
Gelişime ve değişime karşı oluşturduğumuz her set, önümüze koyduğumuz en büyük engeldir.
Murat AKSU
Perakende Uzmanı / Mentor & Eğitmen