İnsanlığın var oluşundan beri yaşamsal ihtiyacımız olan gıda, insanlığın sonuna kadar üretilmek, işlenmek, satışa sunulmak ve tüketilmek zorundadır. Bu durumda perakende hep olacak ve yaşayacak, ancak sadece oyuncular değişecek.
Sektörün son 30 yılını inceleyecek olursak 90’lı yılların ortasından sonra ulusal mağazaların yaygınlaştığını batıdan doğuya doğru yayılmanın başladığını görürüz.
Daha çok insanların mahalle bakkallarından ve lüx olarak tanımlanan mini marketlerden alışveriş yaparken birden tüm ihtiyaçlarının karşılanabileceği süper, hiper marketlere yönelmeleri o çağın bir gereksinimiydi. Süper, hiper marketlere gitmek ayrıcalık gibi görünse de insanların buna alışması ve sıradanlaşması çok sürmedi.
2000’li yıllarda ise hayatımıza büyük alışveriş merkezleri girdi. Alışveriş yapma keyfinin yanına, eğlence ve sosyal alanlar eklendi, çeşit çeşit fast foodlar insanları cezbetti.
Tüketim çılgınlığı hortladı ve evdeki hesaplar çarşıya uymadı maalesef. Patlayan kredi kartları, tüketici kredileri insanları zora soktu. Artık insanlar ulusal perakende yerine tekrardan yerel marketlere dönüş yaptı.
2005 yılından sonra Yerel marketler kendilerini geliştirmeye ve şubeleşmeye başladı. Düşük işletme maliyetleri, mahalle aralarında olmaları, ürün çeşitliliğinin ulusalları aratmaması yerelleri cazibe merkezine çevirdi. Şubeleşmeler arttıkça rekabet başladı. Rekabet yoğunlaştıkça alışveriş kızıştı. Kar ve zarara bakılmaksızın hoyratça davranılan yerel perakende, hiç beklemediği bir noktadan vuruldu, İndirim mağazaları…
Yerel marketler yoğun rekabet savaşı verirken müşteri ihtiyaçları ve gelişen teknolojilerden gerektiği gibi istifade etmeyi ihmal etti. İndirim marketler bu boşluğu çok iyi değerlendirdi ve hızla yayıldı, neredeyse yılda 1000 şube açılışı yapmaya başladı.
Yerellerin krizi başladı maalesef, neredeyse her 10 yılda bir sektörde aktörler değişmeye başladı, ulusallardan AVM’lere, AVM’lerden yerel marketlere ve bu noktadan İndirim mağazalarına ve butik mağazalara evrilme başladı ve değişim devam ediyor…
Perakende mağazacılıktan butik branş mağazalara doğru bir geçiş yaşanıyor. Artık çevremizde sadece manav ürünleri satan manav marketler, Sadece şarküteri ve yöresel ürünler satan marketler, Sadece kuruyemiş – baharat – bakliyat satan marketler, Sadece temizlik ürünleri satan marketler, sadece kozmetik satan marketler….
Butik şekilde yayılmaya ve müşteriler tarafından tercih edilmeye başlandı.
Yerel marketlerdeki zayıflığı hisseden BİM, süpermarket ayarında yeni FİLE markasıyla tüm Türkiye’ye yayılmak için çalışmalar yapıyor.
Sektör hiçbir zaman boşluk kabul etmedi. Zayıflayanın yerine sürekli yeni aktörler yerleşti.
En başta insan kaynağını değerli kullanamayan, çalışanlarına değer vermeyen, işletmenin ihtiyacı ve çağımızın ihtiyacı olan dijital dönüşüm için yatırım yapmayan, müşterilerini dinleyemeyen ve taleplerini göremeyen, muhasebe, satınalma ve saha yönetimi konusunda çağın gerisinde kalan, raporlarla arası iyi olmayıp işlerin sonuçlarına bakmayan, kredi ile yatırım yapıp hesapsız borçlanan işletmeler için yolun sonu pek aydınlık gözükmüyor.
İnsanlar ihtiyaçlarına en doğru cevabı veren yeni Aktörleri belirleyecek. Müşterilerin değişen alışveriş alışkanlıklarını, değişen çağı ve teknolojiyi çok iyi okumalı ve değişime bir an önce başlamalıyız.
Böyle bir dönemde Aktör yada figüran olmak yapacaklarımızla doğru orantılı… Tercih sizin…
Murat AKSU
Dinamik Marketing
Eğitim & Danışmanlık